Perşembe , 22 Mayıs 2025

Recep Özdaş

RECEP ÖZDAŞ “BİHTER”İ YAZDI: İXNE BEYAZ KAMERA, Biraz da Kâfiye

Bence kendi hikayelerini anlatamayan ibneler başkalarının da hikayelerinde hep mezeler. Zaten kendi hikayeni anlatamıyorsan, sanat çabanda da yancısındır çoğu zaman. Ben de tam kafiye derdiyle başladığım cümlelerime beyaz gay-lerimizin her yerde bi uyum, bi kafiye arama derdiyle devam edeceğim. Zira Bihter’in yönetmenleri Caner Alper ve Mehmet Binay efil efil uçuşan keten pantolonlarla ve çıplak ayaklarla kumlar üstünde, uzak okyanuslarda bi …

Devamını oku »

RECEP ÖZDAŞ YAZDI: AFTER SUN, CALL ME BY YOUR NAME’E BİN ÇEKER, NİYE Mİ?

After Sun, Call Me By Your Name‘ e bin çeker. Niye mi?   Çünkü film hatırlamak üzere o anları, el kamerasıyla zapt etmek isterken, zaptın kendisinden (kaydedilen her belge o ana uzaklığı işaret ettiğinden) uzaklaşıp, asla yakalanamayacak bir dolu hatırayı geleceğin hüzünlü kıyılarına fırlatıyor.   Filmin çok özel bir formülü var, görüntülerden öykü çıkarmamızı istiyor hikâye.   Bu öykü üç boyutlu. Üçüncü boyut; …

Devamını oku »

RECEP ÖZDAŞ “AĞLAK DİSKO”YU YAZDI: ONURR AYIMIZ KUTLU OLSUN

Bu bir müzik yazısı değil. Fakat OZ büyücüsü Onurr OZdemir’imizin un kendine bakan, kendi üzerine düşünen sözlü müziğini dinledikten sonra bizim ona bakışımız olarak okunmalıdır. Müziğin, sesin ve notaların matematiğinden, ahenginden çok anlamam. Ama müziğin sözle kurduğu ikinci bir hayat var ya; o daha toplumsal duygusal alan. İşte o alandan bize dokunan şeyler bence sanatsal olan. Bu yazıyı da o …

Devamını oku »

RECEP ÖZDAŞ YAZDI: NOMADLAND, KAYGILI BAĞLANMA

Nomadland gösterdiği şey ile hissettirdiği duygu ve yaydığı enerji arasında seyirciyi salındıran, zihnimizi ise dolandırmadan bulandıran bir film. Bu aralıkta salınarak yakaladığımız şey ise doğrudan ve gerçek. Bu gerçeklik filmin duygusal deneyimiyle, öznel yaşamlarımızın yersiz-yurtsuzluğunun her imgede ve her karede örtüşmesi, yer yer çatışması ve hatta uçucu bir şekilde de olsa bağlanmasıyla ilgili. Ki bu filmi çok önemli yapan şey; …

Devamını oku »

RECEP ÖZDAŞ 50 M2’Yİ YAZDI: INCEL ERKEKLİK VE AĞIR AKSAK MAHALLE ROMANTİZMİ

50M2 uzun bi yazıyı hak etmiyor. Çünkü uzun bi yazı içinde iyi anlar beliren dönüştürücü bi toplama işaret eder. Aman aman, buna Burak Aksak ve Leyla ile Mecnun klanına mensup üyeler içerlemesin! Leyla ile Mecnun çok iyi bir iş olabilir, o ayrı. Ama 50M2, Bana Masal Anlatma’nın ondan bile daha kötü olmayı başarabilmiş bi kopyası. O yüzden bırakalım Burak Aksak …

Devamını oku »

RECEP ÖZDAŞ YAZDI: TC TAYLAN BİRADERLER

Azizler’in hayal ettiği şey doğru olabilir belki. Ama ifade biçimi o kadar yanlış ki, bu yüzden de biçimsiz ve samimiyetsiz kalmış. Aceleye gelmiş ve olmamış. Senaryosundaki büyük boşluklar da, izleyene maşallah depar atmış. Sinemada samimiyetsizlik en acı şey olsa gerek. Biçimi içeriğe uyduramayınca samimiyet makası error veriyor. Ama Azizler’de buna eklenen duble bir olmamışlık var. Bu da oluyor gibi yapmaktan. …

Devamını oku »

RECEP ÖZDAŞ YAZDI : FLEABAG – SEYİRCİNİN BAKIŞINI ARZULAMAK

Bu kadar kısa bir diziyi bu kadar zevkle ve sürünerek, uzatarak, hikâyenin bitmemesini isteyerek… bitirmemeyi asla istemezdim. Hem de bu her şeyi bitirme çağında. Sinemada kameraya bakılmaz kuralı vardır. Oyuncu kameraya direk bakmaz, yoksa seyirci olarak biz izleyenler bu bakıştan ürkeriz, filme yabancılaşırız. Godard gibi sinema tanrıları bu etkiyi bile isteye yaparlar, oyuncuyu kameraya baktırırlar. Bizi, izleyeni bu bakışla bıktırırlar, …

Devamını oku »

RECEP ÖZDAŞ “BİR BAŞKADIR”I YAZDI: NOMADİK MONAD (GÖÇEBE MOLEKÜLER)

Bu filmi (dizi değil) cinsiyet üzerinden okumak isterdim ve işim çok kolay olurdu. Şöyle derdim mesela; horlayan hegemon erkekler örtük feminist kadınların duygusal emeğiyle koltuklarından ve kanepelerinden kaldırılıp yataklara yatırılıyorlar. Fakat böylesi güçlü bir ilişkiler ağı film için tek bir damardan yapılacak yorumlar çok eksik kalırdı, filme de haksızlık olurdu. Çünkü Bir Başkadır, oyunculuk ve bedende parlayan ama bedenin kesiştiği …

Devamını oku »

RECEP ÖZDAŞ YAZDI: YOLLARI YORMADAN HANDE

Hande Yener’ in Carpe Diem albümü muhteşem ama bu bir müzik yazısı değil. Müzikle örülmüş bi yazı için son yılların tek Naim Dilmener’i Mert Bell in yazısına gidebilirsiniz.  Bu yazı daha çok yakın donem pop ibne-bellek yazısı gibi okunabilir. İbneliğin tarihten çok belleğe yaslandığı pek ala söylenebilir. Çünkü tarih eğilip bükülebilen, gücün etrafında şekillenen bi alan. Bellek ise bu alana sızan, girdiği her çatlaktan akan, …

Devamını oku »

RECEP ÖZDAŞ YAZDI: LENSİ YANMIŞ İZLEYİCİNİN PORTRESİ

GZone yaşam yazarı Recep Özdaş, son yılların en beğenilen filmlerinden biri olan Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi’ni. Ona hissettirdiklerini kaleme aldı. İşte bu yazı: Ayrıcalıklıları olan bir erkek bedende doğduğum ve bu yazıyı o ayrıcalık içinden yazdığım için Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi’ni bu ayrıcalıklı lenslerimle izlediğim-yorumladığım gerçeğini hatırlatmak zorundayım. Zira bu film bi hatırlama-hatırlatma, öğrenme-öğretme filmi. Ama tüm bunları erkek bakışıyla estetikleştirmemek ve filmin kendisini, feminizmin tarihini ve kadın varoluşunu fetişleştirmemek için ayrıcalık lenslerimi lavabonun kenarına bırakmak, lens kutumun steril sularına …

Devamını oku »

RECEP ÖZDAŞ YAZDI: HAZİRAN GÜNCESİ

Heidi Hartmann muhteşem eseri “Marksizm’le Feminizmin Mutsuz Evliliği”nde bu iki büyük modern teorinin çatıştığı yeri anlatır. Bu çatışmadan da başka bir ilişki üretir. Oysa bugün kendini kuir diye tanımlayan çok küçük bazı çevrelerin feminizmle olan ilişkisi açık ilişki kıvamında bile değil. Çünkü önerdikleri bir şey yok. Sadece çıkmazları gösteriyorlar, bunu da ben yaparım temelsizligiyle doldurmaya çalışıyorlar, ödüller dağıtıyorlar. Oysa insan kuirle feminizmin ilişkisinden çokeşli, çok aşklı devrimci ilişki biçimleri bekliyor. Bi belediyenin çok amaçlı konferans salonunda birbirine benzeyen 10 kişinin amaçsız sahne kaygısını, kavgasını değil.  Bu çıkmaz sokağın belediye tiyatrosunda biten yıl sonu gösterilerinin düzenlemesinde son yıllarda Onur Haftası Komitesi var. “Sokaklar bizim” deyip, fikir üretemedikleri yan yollardan, daldıkları teorik çıkmaz sokaklardan ona buna domates fırlatıyorlar. Bu yıl kurguladıkları bazı kategorilerde birçok feminist ismi aday göstermeleri, GZone gibi kuruluşları geymerkezcilikle suçlamaları domatesi yüzlerine gözlerine bulaştırmalarıyla ilgili.O geymerkezci platformlar, “eleştirileri aldık, gelişiyoruz” derken, eleştirdikleri insanlar kendilerini açıklamaya çalışırken, kimler Onur Haftası Komitesinin safında kimler değil, bilmeyecek kadar saf olmalarını isterdim ama sanki olayda bi hinlik var. Kimlik siyasetinin dışarıda bırakan sinsiliği Onur Haftası Komitesinin üstüne sinmiş. …

Devamını oku »

RECEP ÖZDAŞ YAZDI: ESKİNİN GÜNLÜĞÜ

Bu yazı bir müzik yazısı değil. Daha çok kendi yargıları, yergileri ve övgüleri olan bi  deneme ve bellek yazısı gibi okunabilir. Okurken şu sorulara dikkat çekmenizi öneririm. Eski nedir? Yeni kimdir? Ezginin Günlüğü eskilerin toplamı mıdır? Ezginin Günlüğü onuruna üretilen yeni albüm yenilerin günlüğünden bir fazlası mıdır? Çünkü yazı bende bu sorularla başladı. 90’ların pop-gay çocukları 2000’lerde, üniversitede, Ezginin Günlüğü’yle …

Devamını oku »

RECEP ÖZDAŞ GAZAPİZM’İN SON ALBÜMÜNÜ YAZDI: YOKSULUN MERHAMETİ GASP

Bu cümleyi bir yazının içinde eritip, cümlenin ruhunu gasp etmek istemedim. Klavye rıza verdi ama içim el vermedi. Bu yüzden onu kendi büyüklüğüyle başlığa tutturuyorum. Bir romana nasıl ki o ilk cümleyle başlanıyorsa, bu albüme de albümün tam ortasından, kalbinin orta yerinden bir cümleyle başlanabilir. İste bu yüzden Gazapizm’ in Hiza albümünü her dinleyişimde Hamza’nın kalbini, orta yerini yiyen Vahşi’yi …

Devamını oku »

RECEP ÖZDAŞ YAZDI: EV SİNEMASI; STAY HOME AMA NEVERSTAYSAFE FİLMLER. RENK: MOR

Bu yazı dizisi karantina evinden yine evin içine bakmak için kurgulandı. İdealize ettiğimiz ev fikrinin içine, hapis evin içine, oranın içinden de özgürleşme fikrine dalmayı, dışarıya akmayı amaçladı. Bugünün rahat evinden içini hiç bilmediğimiz ama hep gözetlediğimiz, bir duvar ötedeki komsu evinde çorapla oturmayı planladı. İçinde bulunduğumuz, öyle böyle sokulduğumuz evlerin zihnimizdeki haritasını çıkarmayı amaçladı. Bu haritanın bin bir rengi …

Devamını oku »

RECEP ÖZDAŞ YAZDI: KARAKOLDA AYNA, KOLONYA’DA RIZA VAR

Ayna yabancılaşmanın da sembolü olabilir, yansıtmanın da. Aynada kendine bakar –ya ben neyim, her şey ne biçim? dersin. Bu yabancılık kendiliğe götürür. Ya da aynayı başkası yüzüne tutar, onun gözünden kendini görürsün. Murat Övüç ve kolonyası bize ikincisini hatırlattı. Bilincimiz karakola, meclise, camiye, diyanete hapistir.  Ama bu hapislik pekâlâ firara da dönüşebilir.  Övüç’ün polisin kapısına koyduğu, bizimse eve gelen hocaya …

Devamını oku »