Türkiye’nin en büyük eşcinsel kültür ve yaşam dergisi GZone, Zeki Müren’e özel bir sayı hazırladı. Zeki Müren’in 70’li, 80’li yıllardaki LGBT dünyasına katkılarını ve kariyeri boyunca sergilediği duruşu inceleyen dergide onunla ilgili ilk kez gün ışığına çıkacak bilgiler yer alıyor…
Bülent Ersoy, Sezen Aksu, Seda Sayan ve Yıldız Tilbe taklitleriyle ünlenen, ekranların sevilen komedyeni Fehmi Dalsaldı, GZone’un Zeki Müren özel sayısı için onun kılığına girdi…
GZONE DERGİ ARALIK 2015 SAYISININ İÇERİĞİ BU KADAR DEĞİL!
GZone Dergi yazarlarından Kaan Arer’in kaleme aldığı, Zeki Müren’in duruşunun bir “Queer Manifesto” olduğunun altını çizen “ZEKİ MÜREN QUEERIST MİYDİ?” yazısı bu sayımızda..
İşte bu yazı:
Zeki Müren ölümünden sonra hem renkli kişiliğiyle hem de bıraktığı büyük miras ile anıldı. Mirasının yarısını neden Mehmetçik Vakfına bıraktığı, ölürken toplum nezdinde ayrıca bir saygınlık kazanma hissiyatı taşıyıp taşımadığı bile tartışıldı. Ama asıl mirası paradan puldan çok farklı, çok daha değerliydi: Müren’in bestelediği Beklenen Şarkı’da geçen şu mısra mirasını sadece vakıflara bırakmadığını anlatır: “Bana ait çizgiler dikkat et silinmesin.” Para, mal, mülk halkın gözünü boyayan, gelenekçi muhafazakar anlayışa hizmet edebilecek materyallerin ötesine geçemez. Asıl miras davranışları, benzersiz kuralları, sahne hayatına getirdiği ilkleri, cesur kıyafetleri, nazik ve munis konuşmaları gibi queer kültürün oluşumuna katkı sağlayan nazenin tavırlarıydı.
Queer kültür, heteroseksüelliği norm olarak benimseyen toplumlarda öteki kavramlarını sorgulamanın yoludur. Cinsiyetin tek bir bağlamla şekillenemeyeceği, sabit olamayacağını savunur ve değişen toplumsal koşullarla hukuk, ekonomi, sanat gibi alanlara kadar sarmalanmış heteroseksüel bakışı ve rejimi ters yüz etmeye, dönüştürmeye, farklı bir bakış açısı getirmeye, normlarla savaşmaya çalışır. Zeki Müren’i bu açıdan ele aldığımızda 1950’li yıllardan sonra sahneye çıkan biricik, çok iddialı, inanılmaz savaşçı bir queer şahsiyetle tanışmış oluruz. Bu yüzden “ona ait çizgiler” gelişen Türk toplumunun en birinci kazanımıdır.
Kariyerinin başında, zamanının hegemonik erkeklik göstergeleriyle çelişen alternatif erkeklik biçimlerini vücuda getirdi. Müren, ilerleyen yıllarda cinsel normları daha bariz biçimde istikrarsızlaştırmaya başladı ve bunu 1996’daki vefatına kadar devam ettirdi. Yaşamı boyunca toplumdaki erkek ve kadın algısına, cinsi sınırlamalara karşı aleni bir savaş verdi. Bu mücadeleyi hiçbir zaman bir kavga olarak yorumlamadığı için toplum tarafından bir savaşçı olarak görülmedi. Bu yüzden ne mağdur oldu ne de mağrur.
Sesinin berraklığıyla araladığı şöhret perdesini bile hiçbir zaman sınırlandırmadı. İlk radyo programında hem Türk Sanat Müziğinin güzide eserlerini, hem de Halk Müziğinden türküler söyledi. İlk günden beri kendi içerisinde bir çeşitlilik sunma gayesini taşıdı. Bu gaye yaşamı boyunca sürdü. Queer kültürün temelini oluşturan insan davranışlarının sınırlandırılamazlığı Zeki Müren’de repertuar sınırsızlığıyla bile uyuşuyordu. Yeri geldiğinde arabesk şarkılar söyleyen Müren, göbek havalarından, türkülere, ağıtlardan, sanat müziğine kadar çok geniş bir repertuara sahipti. Konserlerinde klasik müzikle başlayıp, ara taksimden sonra hem kıyafetini hem de söylediği şarkıların tarzını değiştirmeyi ihmal etmiyordu. Kıyafetlerini söylediği tarza uygun seçiyordu. Bir konserde sekiz kıyafet değiştirdiği oluyordu.
Sahne kıyafetlerinde inanılmaz derecede feminenleşen, epilasyonlu, cımbızlı, korseli, rujlu, avuç içi slipli Zeki Müren sahneye isterse etek giyerek, isterse topuklu ayakkabılarıyla çıkabiliyordu. Yaşadığı dönemin ata erkil toplumu için neredeyse imkansızı başarıyor bu halleriyle nasıl kabul göreceğini çok iyi biliyordu. Toplumda cinsiyetin sorgulanmaması gerektiğini öğretmek hiç de kolay bir şey değildi. Bu yüzden fazlaca özverili çalışıyor kıyafetlerini kendi tasarlıyor, janjanlı, allı pullu, rengarenk kostümler giyebiliyordu. Her bir kıyafetine isimler takıyor, bu isimleri sürekli anarak insanların onun kıyafetlerinin isimlerine kadar bilmesini istiyordu. Tüm bunların yanı sıra çektiği filmlerde muhteşem bir oyunculuk sergileyememesine rağmen film çekmeye devam ediyordu. Filmlerinde genellikle direkt Zeki Müren’i oynuyor, ayrıca bir ilke imza atarak seslendirmesini de kendisi yapıyordu.
Filmlerdeki rolleri genellikle kadınlardan hoşlanan, yeri geldiğinde sert, genellikle toplumsal erkek rolüne uygun düşen karakterler oluyordu. Sahnedeki çıt kırıldım, nazenin hallerini filmlerdeki neredeyse döşü kıllı erkek rolleriyle nötrlüyordu. Sahnedeyken, erkeklerin gül, kadınların sütyen, külot yağmuruna tuttuğu ilk ve tek sanatçıydı. Hem papyon, hem etek giyen, yüksek topluklu bir hayatın mensubu olarak toplumda yer edinmeyi başarmıştı.
Kişisel özgürlüklerine ulaşma mücadelesini sürekli yurtdışından örneklere dayandırıyor, bu konularda gazetelere açıklamalar yapıyor, halktan tepki almayacağını kesinleştirmiş olsa bile davranışlarının zemini kuvvetli tutmaya çalışıyordu. Her bir adımını o kadar emin atıyordu ki kimseden korkmasına gerek kalmıyordu. Örneğin ülkenin Cumhurbaşkanı onu izlemeye geldiği gün gazino sahibi Fahrettin Aslan tarafından mini etek giymemesi üzerine uyarı almıştı. Ama sahneye yine mini eteği, epilasyonlu bacakları, yüksek topluklu ayakkabılarıyla çıktı. Konser sonrasında patronuna: “Napayım Fahri ağabey, Cumhurbaşkanı geliyor diye sahne düzenimi mi değiştireyim?”
Zeki Müren’in tüm bu davranışları vücut bulmuş queer manifestodur. Kim olursa olsun insanların cinsiyetlerine, giydiği kıyafetlerin biçtiği toplumsal rollere bakarak karar veremez. Toplumsal cinsiyet ve cinsellik mutlak kimlikler değil, performansa dayalı eylemlerdir. Değişkenlik gösterebileceği gibi kalıplar arasına sıkıştırılamaz.
Zeki Müren içinde bulunduğu ağır heteroseksist toplumun tüm kurallarını ihlal etmesine rağmen, halk tarafından ulusal kahramanmışçasına sevildi ve askeri liderler için kullanılan “paşa” unvanıyla çağrıldı. Yaşamının büyük çoğunluğunu gizli bir eşcinsel, âdeta pek muteber bir queer kral olarak geçirdi.
Bu ülkeden bir Zeki Müren gerçeği kendi yarattığı farklı bir saygınlıkla geçti ve silinemeyecek izler bıraktı.
GZONE DERGİ’NİN “ZEKİ MÜREN ÖZEL-ARALIK 2015” SAYISINI AŞAĞIDAKİ BAĞLANTILARDAN ÜCRETSİZ OKUYABİLİRSİNİZ…
(Aralık 2015 sayımız, Google Play ve IOS App Store Uygulamalarımız bakımda olduğundan, üstten “Read Now” a ya da alttaki kapak görselimize tıklanarak, ISSUU üzerinden her türlü mobil cihazdan kolayca okunabilir)