İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından on birinci kez AKBANK sponsorluğunda düzenlenen 34. İstanbul Film Festivali 4-19 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek.
Festivalin yıldızları, bu yıl da Akbank Galaları’nda buluşuyor. İstanbul Film Festivali’nin en sevilen bölümlerinden Akbank Galaları’nda, yıldızları usta yönetmenlerle buluşturan ve sezonun merakla beklenen 14 filminin Türkiye’deki ilk gösterimleri gerçekleştirilecek. Akbank Galaları’nda bu yıl usta yönetmenler Paul Thomas Anderson ve eşcinsel yönetmen François Ozon’un son filmlerinden Jafar Panahi’nin Berlin’de Altın Ayı kazanan filmi Taxi’ye, modanın dev ismi Yves Saint Laurent’in hayatından dokuz ünlü yönetmenin kısa filmlerinden oluşan Words with Gods’a kadar birbirinden ilginç, ödüllü ve dikkat çekici yapımlar yer alıyor.
Bunların içerisinde LGBT temalı olarak dikkat çeken filmler ise şöyle: Geçtiğimiz yıl BAFTA dahil pekçok ödül kazanan, madencilerle eşcinsellerin dayanışmasını anlatan PRIDE, Eşcinsel modacı Yves Saint Laurent’in hayatını anlatan ve bu konudaki ikinci film olan SAINT LAURENT, Aslında içerik itibariyle LGBT teması içermeyen fakat bir önceki eşcinsel temalı filmi WEEKEND ile çok sevilen Andrew Haigh’in yeni filmi 45 YEARS ve eşcinsel Fransız yönetmen Francois Ozon’un toplumsal cinsiyet rollerini sorgulayan hınzır filmi THE NEW GIRLFRIEND.
Festivaldeki tüm Akbank Galaları filmlerine göz atalım:
Paul Thomas Anderson – Inherent Vice (Gizli Kusur): Inherent Vice Amerika Sineması’nın en heyecan verici yönetmenlerinden Paul Thomas Anderson’ın merakla beklenen yeni filmi Inherent Vice, eski kız arkadaşının da karıştığı bir komployu araştırmaya başlayan özel dedektif Larry “Doc” Sportello’nun hikâyesini anlatıyor. En İyi Uyarlama Senaryo ve En İyi Kostüm dallarında Oscar’a aday olan filmin oyuncu kadrosu yıldızlarla dolu: Yönetmen Anderson’ın fetiş oyuncusu Joaquin Phoenix, Josh Brolin, Owen Wilson, Katherine Waterston, Reese Witherspoon ve Benicio del Toro. Inherent Vice, Amerikan Edebiyatı’nın en esrarengiz ve zor yazarlarından biri olan Thomas Pynchon’ın aynı adlı romanından uyarlandı.
Guillermo Arriaga, Emir Kusturica, Amos Gitai, Mira Nair, Warwick Thornton, Hector Babenco, Bahman Ghobadi, Hideo Nakata, Álex de la Iglesia – Words with Gods (Tanrılarla Konuşmalar) :Farklı coğrafya ve inanç sistemlerinden 9 ünlü yönetmenin bir araya gelerek yaptıkları Words with Gods, inanç ve inançsızlık üzerine bir film. Farklı coğrafyalardan gelen tanınmış yönetmen kadrosuyla ateizmden Hinduizm’e, İslam’dan Budizm’e kadar uzanan bir yelpazede her yönetmen kendi kültürüne yakın duran inanç sistemi üzerinden bir hikâye anlatıyor. Kendi bölümünde Yılmaz Erdoğan’la birlikte çalışan Bahman Ghobadi de festivalde aramızda olacak.
Noah Baumbach – While We’re Young : Yine bir ilişkiler komedisi, yine hayranlık uyandırıcı bir oyuncu kadrosu: Beastie Boys’dan Ad-Rock (Adam Horowitz), Girls dizisinden tanıdığımız (ve festival programından Hungry Hearts’taki performansıyla Venedik Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülü kazanan) Adam Driver, Amanda Seyrfried ve Naomi Watts ile Ben Stiller. İlk kez Toronto Film Festivali’nde Özel Gösterimler bölümünde izleyici karşısına çıkan While We Were Young, Baumbach’ın 2012’de çektiği ve gönülleri kazanan “tatlı kaybeden” Frances Ha’dan sonraki ilk filmi. Mart ayında Amerika’da gösterime giren While We Were Young, kırklı yaşlarını süren New York’lu bir evli çifti izliyor.
Anne Fontaine – Gemma Bovery (Aşkın Dili) :Posy Simmonds’ın aynı adlı resimli romanından uyarlanan Gemma Bovery, gerçek hayat ve edebiyatın iç içe geçtiği bir komedi drama. Bir edebiyat tutkunu olan ama özellikle de Flaubert’in Madame Bovary’sine bayılan Martin Joubert’in Normandiya’da küçük bir kasabadaki heyecansız hayatı, yeni komşuları sayesinde renklenir. Gemma ve Charles Bovery adındaki bu İngiliz çift ona elbette en sevdiği romanı anımsatır. Martin,Madame Bovary’den yaptığı alıntılar aracılığıyla komşularının yaşantısına müdahale etmekten kendini alamaz. Anne Fontaine’in yeni filmi özellikle İngiliz sinemasının en revaçtaki oyuncularından Gemma Arterton’ın baş döndürücü güzelliğiyle ilgi topladı.
Stephen Daldry – Trash (Çöplük) :Üç kez Oscar’a aday gösterilen yönetmen Stephen Daldry Roma Film Festivali’nde Büyük Ödül kazanan yeni filmi Trash’le festivalde. Billy Elliot, The Hours / Saatler ve The Reader / Okuyucu gibi filmleriyle hem eleştirmenlerin hem de seyircinin gözdesi Daldry, Trash’te Brezilya’nın arka sokaklarında çocukların bir çöp kutusunda buldukları bir servetin ardından yaşananları anlatıyor.

Bertrand Bonello – Saint Laurent :Cannes’da Altın Palmiye için yarışan ve 11 dalda César adaylığından En İyi Kostüm ödülünü kazanan Saint Laurent’nin yönetmenliğini Bertrand Bonello üstlenirken, Bonello’ya senaryoda, iki filmi ile César ödülü kazanmış Thomas Bidegain eşlik ediyor. Konusuna uygun şekilde göz alıcı bir görselliğe sahip olan film, Adını aldığı moda dehası Yves Sain Laurent’a sadece bir tasarımcı değil, bir sanatçı olarak yaklaşıyor. Gaspard Ulliel ünlü modacıyı canlandırırken Jérémie Renier, Louis Garrel ve Léa Seydoux da filmde rol alıyor. Oyuncu kadrosundaki ünlü isimlerin cazibesi bir yana, Saint Laurent’ın yaşlılığını canlandıran Helmut Berger özellikle dikkat çekiyor.
J.C. Chandor – A Most Violent Year: A Margin Call ve All is Lost ile tanıdığımız J.C. Chandor’un son filmi A Most Violent Year, New York tarihinde suç oranın zirveyi çıktığı 1981 yılının kış aylarında geçen bir gerilim filmi. Filmde başrolü Inside Llewyn Davis’in bahtsız ve basiretsiz müzisyeni Oscar Isaac üstleniyor. ABD Ulusal Eleştiri Kurulu’nun En İyi Film, Oscar Isaac’e En İyi Erkek Oyuncu ve Jessica Chastain’e En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülü verdiği A Most Violent Year, Sydney Lumet’nin politik gerilimleriyle sık sık karşılaştırılıyor. Variety dergisinin “Zamansız bir klasik” sözleriyle övdüğü, temposunu sonradan kazanan bu suç gerilimi, Amerikan Rüyası’nın kendi ahlaki ilkelerinden taviz vermeden gerçekleştirmeye çalışan bir göçmenin haksızlık ve rekabetle baş etmesini izliyor.
Andrew Haigh – 45 Years (45 Yıl) : Bir önceki filmi Weekend ile birçok ödül kazanan Andrew Haigh’ın yeni filmi 45 Years, David Constantine’in kısa hikâyesinden uyarlanmış. İngiliz sinemasının iki usta ismi Charlotte Rampling ve Tom Courtenay, filmdeki performanslarıyla En İyi Erkek ve En İyi Kadın Oyuncu Gümüş Ayı ödülü kazandı. Evliliklerinin 45. yılını kutlamaya hazırlanan çiftin aldığı bir mektup, evliliklerinde yeni bir dönem başlamasına neden olacaktır.
Oliver Hirschbiegel – 13 Minutes (Hitler’e Suikast): Nazi Almanya’sında yaşanmış gerçek bir olaydan yola çıkan 13 Minutes, Hitler’e suikast girişiminde bulunan direnişçi Georg Elser’in portresini beyaz perdeye taşıyor. 13 dakikası daha olsa suikast girişimi başarıya ulaşıp dünyanın kaderini değiştirebilecek George Elser’in hikâyesine odaklanan film, Elser’in doğduğu kasabaya Nasyonal Sosyalizm’in geldiği yıllardan savaşta son günlerini geçirdiği ve öldürüldüğü Dachau Toplama Kampı’ndaki yıllarına uzanan bir yaşamı anlatıyor. Haneke’nin White Ribbon / Beyaz Bant filminden tanıdığımız Christian Friedel’in Georg Elster’i canlandırdığı filmin yönetmen koltuğunda yine Nazi imparatorluğunun son günlerini mercek altına alan ve büyük ses getiren Downfall / Çöküş filminin de yönetmeni olan Oliver Hirschbiegel oturuyor.
Tommy Lee Jones – The Homesman (Yolcu) : Hollywood’un en gözde oyuncularından oluşan kadrosuyla Cannes’da prömiyerini gerçekleştiren The Homesman, Oscar’lı aktör Tommy Lee Jones’un The Three Burials of Melquiades Estrada / Üç Defin filminden sonraki ikinci yönetmenliği. Glendon Swarthout’un aynı isimli romanından uyarlanan film 1850’lerde Amerika’nın orta batısındaki öncü yerleşimcilerin zorlu yaşam koşullarını anlatıyor. Filmin başrollerinde Hilary Swank, Grace Gummer, Miranda Otto ve Tommy Lee Jones var. Mary Bee’yi oynayan Hilary Swank, film için “feminist bir western” dediğinin de altını çizmek gerek.
François Ozon – The New Girlfriend (Yeni Kız Arkadaşım) : Her daim yenilikçi François Ozon, son filmi The New Girlfriend ile şaşırtmaya devam ediyor. İngiliz usulü dedektif romanlarının ustası Ruth Rendell’ın aynı adlı öyküsünden uyarlanan film, San Sebastian ve St. Petersburg festivallerinden ödülle döndü. Toplumsal cinsiyet rolleri ve burjuva ahlakını sorgulayan The New Girlfriend, Ozon tarzı mizahtan da geri kalmıyor.
Jafar Panahi – Taxi (Taksi): 65. Uluslararası Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı alan Taxi, Akbank Galaları bölümünde izleyiciyle buluşacak. Rejim karşıtı yönetmen Jafar Panahi’nin tüm yasaklara rağmen çektiği Taxi’de, Tahran’da bir taksiye yerleştirilen kamera, taksici ile müşteriler arasında geçen diyalogları kaydediyor. Tahran sokaklarında dolaşan taksinin şoför koltuğunda da yönetmenin kendisi, Jafar Panahi yer alıyor. Taksiye binen birbirinden farklı yolcularla yapılan röportajlarda haklın ülke gündemiyle ilgili sorulara samimiyetle verdiği cevaplar, komedi ve dram öğelerini içeriyor ve İran toplumunun samimi bir portresini çiziyor.

Matthew Warchus – Pride (Onur) : Altın Küre’de yarışan Pride / Onur, baskılara karşı dayanışma içerisinde göğüs geren madencilerin ve onlara destek veren bir grup gey ve lezbiyenin hikâyesini anlatıyor. İngiliz yönetmen Matthew Warchus’un bu ikinci filmi Cannes Film Festivali’nde Kuir Palmiye ödülünü kazandı. Senaristi Stephen Beresford ve yapımcısı David Livingstone’a Britanya Yapımı En İyi İlk Film BAFTA ödülü kazandıran bu dayanışma öyküsü, yılın en renkli yapımlarından. Filme ilham veren LGBT aktivistleri Gethin Roberts, Nicola Field ve Mike Jackson festivalde aramızda olacak.
Wim Wenders – Every Thing Will Be Fine (Her Şey Güzel Olacak) : Berlin’de Onursal Altın Ayı ile ödüllendirilen Wim Wenders’in Berlin Film Festivali’nde yarışma dışı gösterilen 3 boyutlu filmi, ölümlü bir trafik kazasına neden olan ve 12 yıl boyunca bu kazanın kendi üzerinde yarattığı travmatik etkileri inceleyen bir yazarın hikâyesini anlatıyor. Filmi hakkında Wenders şöyle diyor: “Tek diyebileceğim, 3 boyutlu dram filmi yapmak çok heyecan verici! Benim için, hepimiz için, yepyeni bir şey ve umarım bu heyecanımızı izleyicilere de aktarabiliriz.” Wenders’in Juliano Ribeiro Salgado ile ortaklaşa yönettiği, Oscar adayı belgeseli Toprağın Tuzu da festivalde gösteriliyor. Yönetmenin 70. yaşını da bu vesileyle kutlayalım.
Kaynak: VIRALMECMUA’dan derleyen GZONE